Küçük Çöl Toygarı

2021'nin İstanbul ve Türkiye için bomba türlerinden biri: Küçük çöl toygarı.
Doğal yayılım alanı Ortadoğu ve Kuzey Afrika olan bu tür, Türkiye'de ilk kez görüntüleniyor. Hem de Güneydoğu Anadolu'da falan da değil, İstanbul'un en kuzeyinde, Riva'da! Bu yıl Türkiye'nin diğer illerinden de bir hayli ilginç kayıtlar geliyor: Hatay'dan İbibik toygarı (Alaemon alaudipes), Arabistan toygarı (Eremalauda dunni), Çöl çobanaldatanı (Caprimulgus aegyptius) ve Benekli bağırtlak (Pterocles senegallus); Antalya'dan Keşiş kuyrukkakanı (Oenanthe monacha) ve Doğu cılıbıtı (Charadrius asiaticus); Muğla, Ankara ve Trabzon'dan Ak kuyruklu kızkuşları (Vanellus leucurus)... Kesinlikle enteresan bir durum, ama bu vesileyle Türkiye'de şimdiye kadar görülen en nadir kuş türlerinden birini fotoğraflamış oldum.
İyi seyirler...

Silivri / Kalepark'ta Son Durum

Kalepark altındaki falezlerde üreyen Küçük kerkenezlerin 2013 yılından beri çektiği zulüm, tellerle birlikte sonunda kalkmaya başladı. Silivri/Kalepark'taki tellerin yuva ağızlarına gelen kısmı, belediye ekiplerince kesilmeye başladı. Çalışmanın 2 günden uzun sürmeyeceği, geceleri de çalışmaya devam edileceği ve kuluçkadaki bireylere minimum rahatsızlık verilmeye özen gösterileceği belirtildi.
Şimdilik, bu üreme dönemi kuşların sıkıntı çekmemesi ve yavruların yuvadan uçmakta güçlük yaşamaması için acil bir durum olarak verilen bu karara göre, tellerin yuva ağızlarına denk gelen 5 metreye 1,5 metrelik bir alanı kesilecek. Gelecekte tellerin tümüyle kaldırılması ve bölgenin Küçük Kerkenez Koruma Alanı ilan edilmesi için ise mücadelemiz devam edecek.

Tüm yuva ağızlarının açılmasının tamamlanması ile:
+ Erişkin Küçük kerkenezlerin yuvalarına girmeye çalışırken zarar görme tehlikesi ortadan kalkacak.
+ Yavrulara yiyecek tedariki yetişkinler tarafından daha seri ve kazasız gerçekleştirilebilecek.
+ Uçuş alıştırmaları yapan yavrular, tellerin dışına rahatça çıkabilecekler.
+ Küçük kerkenezlerin yuva etrafında hissettikleri stres hafifleyecek, rahat bir nefes alabilecekler.

Ancak;
Küçük kargaların, kerkenez yuvalarının yakınlarında ayaklarını basabilecekleri yapay bir tünek olarak kullandıkları teller tamamen kalkmadığı sürece, bölgede yıllar boyunca nüfusu ciddi bir şekilde düşmüş bu Küçük kerkenez kolonisinin toparlanması ve tekrar büyümesi çok zor olacaktır. Kargaların tahtlarından indirilmeleri ve bölgedeki doğal dengenin tamamıyla yeniden onarılması için tellerin tamamen kaldırılması, taş düşme riskine karşılık ise bölgenin en azından bir kısmının kamuya kapatılarak doğa koruma alanı ilan edilmesi en iyi çözüm gibi görünüyor.

Silivri / Kalepark'ta Neler Oluyor?

Silivri Kalepark altındaki Küçük kerkenezler (Falco naumanni), falezlere çekilen teller yüzünden yuvalarına rahatça erişemiyorlar. Bu yıl çekilen yeni teller geçen senelerdeki tellere göre çok daha sık burgulu ve tüm sahil boyunca devam ediyor. Yuvalara erişimi neredeyse tamamen kısıtlıyor. Tellere açılan ve 35cm çapında olduğu söylenen delikler sayıca yetersiz ve çoğu yuvalara uzak. Eskiden sadece yürüyüş bölgesinde tel vardı, kumsal kısmında yoktu. Bu yıl bu kısma da tel çekildi ve bu kısımda hiç delik açılmadı. Aynı zamanda bölgedeki Küçük kargalarla (Corvus monedula) sürekli rekabet halinde olan Küçük kerkenezler için dezavantaj yaratıyorlar. Kargalar sayıca daha fazla ve daha iriler. Normal koşullar altında küçük kerkenezler kargalarla beraber falezlerde üremeyi başarabiliyorlardı. Ancak şimdi çekilen teller yüzünden yuva bölgesinde o doğanlara özgü manevra kabiliyetlerini kaybetmelerinden dolayı üstünlüklerini yitirmiş durumdalar. Açılan deliklerin çevresi kargalar tarafından tutuluyor ve kerkenezlerin yuvalara girişleri engelleniyor. Tellerden bir şekilde geçen kerkenezler ise teller ve kayalıklar arasındaki mesafenin darlığından dolayı falezin büyük bir kesiminde rahat hareket edemiyorlar. Deliklerin sadece 400m uzunluğundaki falezin orta kısmındaki 50-100 metresinde açılmalarından dolayı içeri girip de baskı altında kalan kerkenezler, hiç delik olmayan sağ ve sol taraflara gidiyor, sonrasında ise çıkış yolunu bulmakta zorlanıyorlar. Yani girmesi zor, çıkması zor, yuvadan çok bir hapishane gibi... Bu kötü koşullar altında küçük kerkenezler delikleri kullanmak yerine kendilerini tel burgularının arasından içeri atmaya çalışıyorlar ve bu durum tellere takılarak ölme riski doğuruyor. Belgelediğim tellere takılmış Küçük karga, tellerin bölgede üreyen kuşlar için ölüm riski taşıdığının somut bir kanıtı. Şu an bölgede kalan birkaç çift Küçük kerkenez üreme şansı bulsa bile, ileride doğacak yavruları uçuş talimi için alan bulamayacak ve ebeveynlerinin zor ulaşım nedeniyle yeterli besin taşıyamayacak olmasından dolayı yeterli beslenemeyecekler. Endişem, bur durumun yavruların telef olmasıyla sonuçlanması...
Silivri Belediyesine, İBB'ye ve CİMER'e durumu bildiren birer dilekçe gönderdim. Silivri Belediyesi projenin İBB'nin yetki alanına girdiğini söyleyerek tablodan çıktı. Biri gitti, ikisi kaldı. Şimdi İBB ve CİMER'den geri bildirim bekliyorum...
 

Oluklu Kertenkele

Tanım ve Genel Bilgiler
Oluklu kertenkeleler (Pseudopus apodus) her ne kadar görünüş olarak yılanlara benzeseler de isimlerinden de anlayacağınız üzere yılan değil, kertenkele olarak sınıflandırılırlar. Kertenkele olarak sınıflandırılmalarının asıl nedenleri kulak deliklerinin olması ve göz kapaklarına sahip olmalarıdır.
Oluklu kertenkelelerin gövdelerinin yarısını kuyrukları oluşturur. Sürüngen ve kuşların bağırsak çıkışı olarak adlandırılan kloaktan sonra asıl gövdeleri yerini uzun kuyruğa bırakır. Tehlike anında tıpkı diğer kertenkeleler gibi kuyruklarını bıraktıkları bilinmektedir. Kaybedilen kuyruk eskisi gibi rejenere edilebilir. Fakat unutulmamalıdır ki kuyruk çoğu kertenkele için besin ve yağ deposu olarak kullanılır. Kaybedilmeleri halinde ödenen bedel büyüktür. Hatta bazı örneklerde ölümcül olabilmektedir. Yine de bırakılan kuyruk adaptasyonu evrimsel ekonominin sıkı hesabından kurtulabilmiş, kertenkeleler arasında yayılabilmiştir. Ne de olsa yaşam her zaman bir şansı hak eder!
Oluklu Kertenkelelerin silindirik olan vücutlarının 150 cm boyuna ulaşabildikleri bilinmektedir. Yavrular ve yetişkinler görünüş olarak farklı oldukları için ilk bakışta ayırt edilebilirler. Yavruların sırtı grimsi bir renktedir ve koyu kahverengi çizgileri vardır. Yetişkin bireylerde ise sırt kısmı kızılımsı bakır renktedir ve karın kısmı sarıdır. Başlarının üstü keratin pullarla örtülüdür. Yetişkin Oluklu Kertenkelelerde sırt pulları karinalı (çıkıntılı) iken, yavrularda tüm vücut karinalıdır. Keratinden oluşmuş pullarının altında kemik plakalar bulur. Bu durum Oluklu kertenkeleleri bir tank gibi korunaklı yapsa da kemik plakalar yılanlar kadar esnek olmalarına müsade etmez. Ayrıca kloak bölgesinin yanlarında mahmuz şeklinde çıkıntı olarak kalmış iki adet körelmiş bacakları bulunur. Bu inanılmaz kertenkelenin 50 yıla kadar yaşayabildiği bilinmektedir.

Ekolojik Dağılım ve Habitat
Küresel olarak baktığımızda Orta Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya civarlarında yaşadıklarını söyleyebiliriz. Ülkemizde ise çoğunlukla kıyı şeritleri olmak üzere bir çok yerde görülebilirler. Açık yamaçlar, vadi yamaçları, taşlık alanlar, fundalık ve makilik alanlarda yaşadıkları bilinmektedir. Ayrıca bazen kemirgen yuvalarına saklandıkları da gözlemlenmiştir.

Davranış ve Etoloji
Korkutulduğu zaman yukarıda belirttiğimiz gibi kuyruklarını bırakırlar. Fakat çoğunlukla tıslamak, çok nadir olsa da ısırmak (zehirli değillerdir) ve kendilerine has kötü bir koku bırakmakla yetinirler. Tehdit edildiklerinde zehirli yılanları taklit ederek kıvrıldıkları da görülmüştür.
Çiftleşmeden 10 hafta sonra, 8-10 adet yumurta dişi tarafından bir taşın altına bırakılır. Genelde yumurtalar çatlayana kadar yumurtalarını korudukları bilinir. Yumurtalar bırakıldıktan 45-55 gün sonra 15 cm boyunda yavru oluklu kertenkeleler dünyaya gelir.

Diyet
Oldukça geniş olan menülerinde çekirgeler başta olmak üzere eklem bacaklılar, diğer kertenkeleler, salyangozlar, küçük fareler ve fare yavruları hatta kuş yumurtaları ve yavru kuşlar bile bulunmaktadır.

İnsanlarla Etkileşim
Ne yazık ki bu zararsız canlılar, bilinçsiz insanlar tarafından yılan zannedilip öldürülmektedir. Ayrıca ülkemizde yaşayan çoğu yılan türü de aynı bu sevimli kertenkele gibi zehirsiz ve zararsızdır. Zehirli olan türler ise yalnızca rahatsız edildiklerinde saldırma davranışı gösterirler.
Oluklu kertenkeleler aynı zamanda egzotik hayvan ticaretinde de kullanılmaktadır. Yabani bir hayvanı doğasından koparıp oyuncak gibi satmak elbette etik dışı bir davranıştır. Hiçbir türü doğasından koparmayın!

Etimoloji
Halk arasında yaygın olan bu isim adını oluklu kertenkelenin gövdesinin yan taraflarında bulunan girintilerden alır. Bu girintilerde kemik olmadığından canlıya esneklik sağlar ve nefes alırken esneyerek akciğerlerin baskılanmasını önler.
İngilizce "glass lizard" yani cam kertenkele olarak bilinir. Nedeni ise bırakılan kuyrukların birkaç parçaya bölünebilmesinden kaynaklanır. Ayrıca Rusçada "sheltopusik" ismiyle anılan sevimli canlımız, anlamını renklerinden almıştır. Kelimesi kelimesine çevrildiğinde "sarı göbek" anlamına gelmektedir.

Lösizm

Lösizm (Leucism) nedir?

Lösizm, pigmentlerin, özellikle de melaninin bir kuşun tüyleri üzerinde düzgün bir şekilde birikmesini önleyen bir genetik mutasyonun neden olduğu anormal bir kuş tüyü durumudur. Sonuç olarak, kuşlar rehber kitaplarda listelenen veya çoğu fotoğrafta görülen normal, klasik tüy rengine sahip değildir. Bunun yerine vücudunun kimi kısımlarında, tüyler de dahil olmak üzere, aşağıdaki renk değişiklikleri görülebilir:
  1.  Kuşun hiçbir yerinde olmaması gereken kalın beyaz lekeler
  2.  Solgun veya ağarmış tüyler
  3.  Genel olarak çok az veya hiç renk içermeyen beyaz tüyler
Beyazın parlaklığı ve pigment kaybının derecesi de dahil olmak üzere lösizm derecesi, kuşun genetik yapısına bağlı olarak değişecektir. 

Lösistik ve Albino Kuşlar

Albinizm, bir kuşun tüylerinin soluklaşmasına neden olabilecek başka bir genetik durumdur, ancak albino ve lösistik kuşlar arasında belirgin farklılıklar vardır. Lösizm çoğunlukla sadece kuş tüylerini ve genellikle sadece melanin pigmenti olanları etkiler - genellikle koyu tüyler.

Diğer yandan, albinizm, tüm pigmentleri etkiler ve albino kuşlar tüylerinde hiçbir renk göstermez. Ayrıca, albinizm kuşun cildinin ve gözlerinin diğer pigmentlerini de etkiler ve albino kuşlarda soluk pembe veya kırmızımsı gözler, bacaklar, ayaklar ve soluk bir gaga görülür. Öte yandan lösistik kuşların genellikle renkli gözleri, bacakları, ayakları ve gagaları vardır.
 


Lösistik Kuşlar Nasıl Tanımlanır?

Lösistik kuşlar düzensiz renk tüylenme gösterirken, bu kuşları kolaylıkla tanımlamak mümkündür.  Saf beyaz lösistik kuşları tanımlamak ise daha zor olabilir. Kuşun büyüklüğü ve şekli, sesi/ötüşü, dağılımı, beslenme alışkanlıkları, davranışları ve birlikte hareket ettiği diğer kuş türleri, türün belirlenmesine yardımcı olabilir.

Lösizm ile İlgili Problemler

Lösizm, bir kuşçu için sıra dışı ve heyecan verici olsa da, kuşlar için bu durum, vahşi doğada özel zorluklar yaratabilir. Daha açık tüyler, koruyucu kamuflajı ortadan kaldırabilir, bu durum da lösistik kuşları yırtıcılara karşı daha savunmasız hale getirebilir.

Kuş tüylerinin renkleri kur davranışlarında önemli bir rol oynadığı için, lösizmi olan kuşlar güçlü ve sağlıklı eşler bulamamaktadır. Melanin ayrıca tüylerin önemli bir yapısal bileşenidir ve yüksek lösizmi olan kuşların daha zayıf tüyleri vardır. Bu, lösist tüylerin daha çabuk yıpranacağı, uçuşu zorlaştırıp kuşların sert hava koşullarına karşı ısı izolasyonlarını ortadan kaldıracağı anlamına gelir.
 

Ağaç kurbağası

Avrupa ağaç kurbağaları küçük kurbağalardır; erkeklerin uzunluğu 32-43mm, dişilerin uzunluğu ise 40-50mm arasındadır. Uzun bacaklı, ince bir yapıya sahiptirler. Sırt derileri pürüzsüz, ventral derileri ise taneciklidir. Sırt derileri sıcaklığa, neme veya ruh hallerine bağlı olarak yeşil, gri veya ten rengi olabilir. Ventral derileri beyazımsı renktedir ve sırt ve karın derisi gözlerden kasıklara kadar koyu kahverengi bir yanal şeritle ayrılır. Dişilerin beyaz boğazları varken, erkeklerin büyük (kıvrımlı) ses keseleri olan altın kahverengi boğazları vardır. Ağaç kurbağasının başı yuvarlaktır, göz bebeği yatay bir elips şeklindedir ve kulak açıkça görülebilir. Alt türlere, sıcaklığa, neme ve 'ruh haline' bağlı olarak, ten rengi parlak yeşilden zeytin yeşili, gri, kahverengi ve sarıya değişir. Ağaçlara ve çitlere tırmanmak için kullandığı ayak parmaklarındaki diskler, ağaç kurbağasının karakteristik bir özelliğidir. Diğer kurbağalar gibi arka ayakları ön ayaklardan çok daha büyük ve güçlüdür, bu da ağaç kurbağalarının hızla zıplamasını sağlar.
Avrupa ağaç kurbağaları, örümcekler, sinekler, böcekler, kelebekler ve tırtıllar gibi çeşitli küçük eklembacaklıları yerler. Uzun sıçramalar yapma yetenekleri, diyetlerinin çoğunu oluşturan hızlı uçan böcekleri yakalamalarına olanak tanır.
Avrupa ağaç kurbağaları bataklıklarda, nemli çayırlarda, sazlıklarda, parklarda, bahçelerde, üzüm bağlarında; meyve bahçeleri, akarsu kıyıları, göl kıyısı ve nemli veya kuru ormanlarda bulunabilir. Karanlık veya sık ormanlardan kaçınma eğilimindedirler. Kuraklık dönemlerini tolere edebilirler; bu nedenle bazen kuru habitatlarda da bulunurlar. Duvarlarda, mahzenlerde, kayaların altında, bitki kümelerinin altında kış uykusuna yatarlar veya yaprak yığınlarına ya da gübre yığınlarına gömülürler.
Eski zamanlarda ağaç kurbağaları, yaklaşan yağmura vıraklayarak tepki verdikleri için barometre olarak kullanılmıştır.