Kavala

Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde yer alan Kavala, İpsala sınırından yaklaşık 200 km uzaklıkta yer alıyor. Bir sahil kenti olan şehir, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa‘nın da doğduğu yer olarak biliniyor.
1387’den 1912 yılına kadar Osmanlı toprağı olan şehrin nüfusunun büyük bir kısmını bugün Yunanlar oluşturuyor. Özellikle 1923 yılında gerçekleşen nüfus mübadelesi sırasında Kapadokya’da yaşayan Rumlar buraya yerleştirilmiş. Bugün yaklaşık 60 binlik nüfusu ile Batı Trakya’nın en büyük merkezlerinden biri. Buranın Batı Trakya’daki diğer Osmanlı şehirlerinden en büyük farkı, burada çok fazla Türk nüfusu kalmamış.
Şehre girer girmez Osmanlı döneminden kalma Su Kemeri sizi karşılıyor ve bir anda acaba Unkapanı’na mı geldim diyorsunuz. İstanbul Saraçhane’deki Bozdoğan Kemeri’ni anımsatıyor. Malum ikisi de Roma’dan kalma su kemerleri. İlk olarak Roma döneminde yapılsa da günümüzdeki hali Kanuni Sultan Süleyman tarafından şehrin su ihtiyacını karşılamak için yaptırılmış bu kemer, şehrin belki de en görkemli yapısı.
Şehirde ilk keşfedilmesi gereken yer Panagia adı verilen eski şehir. Buradaki yapılar sizi bir Osmanlı şehrinde geziyor havasına sokuyor. Burası eski Osmanlı tipi evlerinin, renkli binaların ve tarihi yapıların yoğunlukta olduğu bir bölge. 
Buradaki yapılardan biri İmaret. Osmanlı döneminde Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırılmış ve medrese, aşevi ve mektep olarak kullanılmış bir yapı. Günümüzde otel olarak işletiliyor.
Tepeye ulaştığınızda sizi Kavalalı Mehmet Ali Paşa‘nın evi, büstü ve bir kilise karşılıyor. Kavala’da doğmuş Osmanlı’nın Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, şehirde heykeli dikilecek kadar seviliyor. Bunun başlıca nedeni ise Osmanlı İmparatorluğu’na karşı başkaldırıp kendi hanedanını kurması. 
Aziz Nikola Kilisesi; Kanuni Sultan Süleyman tarafından Pargalı İbrahim Paşa Camii olarak yaptırılan bina mübadele sonrasında kiliseye dönüştürülmüş. Caminin minaresi çan kulesi olarak değiştirilmiş.
Eski şehir bölgesinde yer alan Kavala Kalesi şehrin en önemli tarihi eserlerinden biri. Bazı kaynaklarda Bizans Kalesi olarak da biliniyor. Şehri tepeden görmek isterseniz bu bölge en iyi şeçim olacaktır.
Kavala denince akla ilk olarak kurabiye geliyor. Şehrin en ünlü yiyeceği kurabiyelerin tarihi aslında şu anki Türkiye topraklarına dayanıyor.  Kavala’da yaşayan bir çok kişinin kökeni İç Anadolu bölgesine ait. Kapadokya, Karaman, Niğde gibi yerlerden mübadele zamanında Kavala’ya göç ediyorlar. Kavala Kurabiyesi olayı da göç sonrası başlıyor.

İstanbul'un Gece Hayatı

İstanbul'un asıl sahiplerinin gece hayatı...
İstanbul'daki ilk fotokapan çalışmam. Gayet verimli olduğunu düşünüyorum :) İstanbul gibi bir mega şehirde yaban hayatının hala ayakta kalması ve bu kadar çeşitlilik barındırması umut verici.
Beğenilerinize sunuyorum...
 

Sultanahmet Meydanı

Sultanahmet, gezilip görülecek çok sayıda eseri barındıran üç imparatorluktan günümüze eser taşıyan, tarihi, turistik, kültürel ve mimari açıdan oldukça zengin bir semttir. Sultanahmet, 7 tepeli İstanbul’un ilk tepesi olarak kabul edilir. İstanbul’da gezilmesi gereken ilk yerdir Sultanahmet Meydanı.
1800 senelik bir meydan olarak birçok olaya şahit olmuştur. Bizans Hipodrom dedi. Osmanlı At Meydanı. Bizans atlı araba yarışları yapardı. Osmanlı cirit. Bizans danslar, eğlenceler, cambazlık gösterileri yapardı. Osmanlı haftalarca süren sünnet düğünleri, cambazlık gösterileri.
Bu nedenle de gerçekten büyük bir yere ve öneme sahip olan Sultanahmet Meydanı, tarihin değerli bir yeridir. Bu kadar değerli anıların ve eserlerin olduğu bir alanda da tarihi size hatırlatacak birçok eser bulunmaktadır.
Görkemli ve mimari güzelliği ile meydanın simgesi de Sultanahmet Camii olmaktadır. Sedefkar Mehmet Ağa adlı bir mimarın güzel bir eseridir. Padişah I.Ahmet, kendi adını verdiği caminin inşaatında bizzat çalışmıştır.
Meydandaki külliyeler, çarşılar, camiiler, türbeler ve medreseler mutlaka görülmelidir. Fotoğraf meraklıları için burada gerçekten çok iyi kadrajları yakalama fırsatı da var diyebiliriz. Sultanahmet günün her saati kalabalık ve hareketlidir. Burada İstanbul’u yaşamak farklı hissettirecektir.
Sultanahmet’te Gezilmesi Gereken En Önemli Yerler:
1. Sultanahmet Camii
2. Ayasofya Camii ve Müzesi
3. Sultanahmet Meydanı
4. Dikilitaş
5. İstanbul Arkeoloji Müzesi
6. Topkapı Sarayı
7. Yerebatan Sarnıcı
8. Gülhane Parkı
9. Haseki Hamamı
10. Alman Çeşmesi
11. Türk İslam Eserleri Müzesi
12. Yılanlı Sütun
13. III. Ahmet Çeşmesi
14. Arasta Çarşısı
15. Aya İrini Müzesi
Konu Sultanahmet olunca gezilecek yerler listesi sıralamakla bitmeyecek kadar uzun oluyor. Bukoleon Sarayı, Eski Şark Eserleri Müzesi, Cağaloğlu Hamamı, Soğukçeşme Sokağı, Milyon Taşı, Cumhuriyet Müzesi, Sokullu Mehmet Paşa Camii, Binbirdirek Sarnıcı, İbrahim Paşa Sarayı, Firuz Ağa Camii, Şifa Hamamı, Mozaik Müzesi, Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, Çinili Köşk Müzesi, İslam Billim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, İstanbul Sağlık Müzesi ile Vakıflar Halı ve Kilim Müzesi de görülmeye değer yerler arasında bulunuyor.

Assos - Behramkale

Assos, Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı antik bir kenttir. Midilli Adası'nın tam karşısında yer alan antik kent Behramkale Köyü'ndedir. Antik çağların önemli yerleşim merkezlerinden olan kent, sönmüş bir volkanik tepe üzerinde, andezit kayalıkların arasındadır. Kentin inşaatında bu andezit taşları kullanılmıştır. Assos mistik havasıyla, antik kent kalıntılarıyla açık hava müzesi haline gelmiştir. 
Tarih boyunca Lidya, Pers, Pergamon¸ Roma egemenliği altına giren bölge Orta Çağ'da terk edilmiş; 1880-1883 yıllarında kazılar sırasında bulunmuştur. Aktif olduğu zamanlarda Assos, bulunduğu bölgedeki tek büyük limana sahip olduğu için geçen gemiler sayesinde zengin olmuştu. Antik Çağ'ın büyük düşünürlerinden Aristo'nun bu kentte üç yıl yaşamış ve felsefe okulu kurmuş olması nedeniyle felsefe tarihi açısından önem taşır. 
MÖ 900'lerde kurulan bu kentin en göz alıcı yeri en tepesine yapılmış olan, Athena Tapınağı'dır. 6x13 sıra sütün ile çevrili Athena Tapınağı, akropolün en önemli yapısıdır. MÖ 530 yılına ait tapınak 14x30 m. ölçüsündedir. Tapınağın bazı sütunları yerine dikilmiştir. Athena Tapınağı frizlerinden bir kısmı İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndedir. İkinci bir surla takviye edilen akropoldeki iç surlar Orta Çağ'da, Osmanlı döneminde ve günümüzde de restore edilmiştir.
Antik kent sınırları içerisinde, tepede bir de cami yer alıyor. Hüdavendigar Camii Osmanlı sultanı 1. Murat Hüdavendigar tarafından 14.yy 'da yaptırılmıştır. Osmanlı'nın kendine özgü eserlerinden olan cami tek kubbeli ve kare planlı olarak inşa edilmiştir. İçerisinde yer alan kadırga resimleri Osmanlı cami mimarisinde pek karşılaşılmayan bir örnek oluşturmaktadır...
Kentin ayrıca büyük bir amfi tiyatrosu da vardır.

İğneada Longoz Ormanları

Kırklareli’nin en önemli ve en büyük sulak alanları İğneada Longoz Ormanları ve içerisindeki göller ve bu göllerin çevrelerindeki sazlık ve bataklıklardır. Longoz Ormanları içerisinde yer alan Erikli Gölü, Mert Gölü, Saka Gölü, Hamam Gölü ve Pedina Gölü önemli sulak alanlardır. Coğrafi konumu itibariyle Longoz Ormanları kuzeyden güneye ve güneyden kuzeye doğru göç eden kuşların rotası üzerinde yer aldığından ve Kırklareli’nin en önemli sulak alanı ve karasal ekosistemini oluşturmasından dolayı da stratejik bir öneme sahiptir.

Longoz Ormanları, Yıldız (Istranca) Dağları’ndan Karadeniz sahillerine doğru akan derelerin taşıdığı alüvyonların birikmesi ve bölgenin mevsimsel olarak sular altında kalması sonucunda oluşmuştur. Bu alanda yayılış gösteren Avrupa'nın güneydoğusuna özgü dişbudakmeşe-kızılağaç orman tipinin en sulak bölümlerinde kızılağaç ve dişbudak, nispeten daha kuru bölümlerde ise saplı meşe başta olmak üzere çeşitli meşe türleri baskındır. Bu orman toplulukları Karadeniz'in güneybatı sahillerinde görülen çok nadir ve önemli habitatlar olup, “longoz” şeklinde adlandırılırlar. Kış ve ilkbahar aylarında tamamen sularla kaplı, yaz ve sonbahar aylarında kısmen suyu çekilen ancak taban su seviyesi oldukça yüksek, organik madde bakımından zengin asidik topraklar üzerinde gelişen bu subasar ormanlar, bünyesinde barındırdıkları sarılıcı bitkileriyle de tropikal ormanları andıran bir görünüme sahiptirler.

Rezve Deresi, Bulanık Dere, Papuç Dere ve diğer dereler boyunca yer alan doğal bitki örtüsünün bulunduğu kesimler ve Longoz Ormanları içerisinde yer alan göller ve çevresindeki sazlıklar ve bataklıklar özellikle göçmen kuşlar tarafından barınma, beslenme ve üreme yeri olarak kullanılmaktadır. Kuşlar varlıklarını sürdürebilmeleri için, barınmaları, beslenmeleri, üremeleri ve korunmaları için uygun yaşam ortamlarına ihtiyaç duyarlar. Longoz Ormanları, içinde barındırdığı göller ve sazlıklarla kuşlar için en uygun ekosistemlerden biridir.

Longoz Ormanlarının Koruma Statüsü: İğneada Longoz Ormanları, Önemli Kuş Alanları (ÖKA) listesinde yer almaktadır. Karadeniz kıyısında Türkiye-Bulgaristan sınırında yer alan bu ÖKA, mevsimsel subasar ormanların, bataklıkların, tatlısu göllerinin ve kıyı kumullarının bir arada bulunduğu bir bölgedir. 1978'de ÖKA'nın büyük bir bölümü Av ve Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilmiştir (5399 ha). ÖKA’nın güneyindeki 1345 hektarlık bir bölüme 1988 yılında Tabiatı Koruma Alanı statüsü verilmiştir. 1990 ve 1991'de ise bölgenin tümü iki aşamada Sit Alanı ilan edilmiştir. 2007’de daha önce Tabiatı Koruma Alanı, Doğal Sit, Yaban Hayatı Koruma Sahası gibi çeşitli statülere sahip ve birbirinden ayrı parçalar halinde yer alan korunan alanlar (3155 ha), Milli Park olarak ilan edilmiştir.

Son yıllarda özellikle küresel ısınma, yoğun sanayileşme, konut ve tarım arazileri edinme, termik ve nükleer enerji santralleri, rüzgar enerji santralleri (RES) gibi birçok olumsuz çevresel etkenler nedeniyle bu doğal alanların yapısı olumsuz yönde hızla değişmektedir. İğneada Longoz Ormanları çok kırılgan hassas ekosistemlerdendir. Doğal olarak bu olumsuz çevresel etkenler, İğneada Longoz Ormanları ve üzerinde barındırdıkları canlıları da direkt veya dolaylı olarak etkilemektedir. Bu olumsuzluklardan en çok etkilenen canlıların başında da kuşlar gelmektedir. Kuşların korunması hakkında birçok koruma çalışmaları yapılmış olsa da son 25 yılda küresel ölçekte kuşları tehdit eden etkenler engellenememiştir. Bu yüzden kuşların küresel, bölgesel ve yerel boyutta durumlarının tanımlanması ve izlenmesi oldukça önem taşımaktadır.

İğneada Longoz Ormanlarının önemli bir kuş potansiyeline sahip olması ve bu bölgede barınan kuş türlerinin birçok tehlikelerle karşı karşıya bulunmaları, bu alanın araştırılmasının önemini açıkça ortaya koymaktadır.

İğneada Longoz Ormanları ve çevresinde tespit edilen 227 kuş türü bu alanın kuşlar açısından ne kadar önemli olduğu ortaya koymuştur. Ancak bu kuş türleri varlıklarını tehdit eden birçok çevresel tehditle karşı karşıyadırlar. Bunların başında İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi)’nin Istranca Dağları’ndaki dere suyunu içme suyu olarak İstanbul’a götürme çabalarıdır. Diğer tehlikelerden bazıları özellikle ormanların ve kıyılarının yerleşim alanı olarak kullanımı nedeniyle doğa tahribatı ve beldenin evsel kanalizasyon ve katı atıklarının çevresindeki göllere ve orman içine boşaltılması oluşturmaktadır.

Longoz ormanları ve bu ormanlar içinde kalan sulak alanların tamamında avcılık yasaklanmalı veya kontrol altında tutulmalıdır. Orman içerisindeki tapulu arazilerde yapılan zirai faaliyetler kontrol altında tutulmalı, orman tahribatına zarar verecek girişimler engellenmelidir. Araştırma alanı Milli Park ilan edilmesine karşın gerekli düzenlemeler yapılmamış, bölge kontrol altına alınmamıştır. Mert Gölü ve Bulanık Dere arasında kalan kumullara taşıt girişi engellenmeli ve insanların bu bölgeyi yoğun olarak kullanmalarına izin verilmemelidir. Nadir olan gündüz yırtıcı kuşlarından Akkuyruklu Kartal bu kıyı boyunca bulunan ormanlık alanda insan etkisinden uzak olduğu için üreyebilmektedir. Burası Akkuyruklu Kartal için tespit edilmiş tek üreme alanıdır. İğneada Longoz Ormanları ve çevresinin kuş göç yolları üzerindeki stratejik konumu göz önünde bulundurularak, bu alan dâhilinde rüzgâr enerji santrallerinin (RES) yapılmasına izin verilmemelidir.

Terkos Gölü

Eski adı Terkos olan Durusu, İstanbul ilinin Avrupa yakasının kuzey-batısında, kente yaklaşık 40–50 km. uzaklıkta, 40’ 19’’ kuzey ve 28’ 32’’ doğu koordinatları arasında bulunan, lagün kökenli, az tuzlu bir göldür. 

Terkos Gölü’nü de içinde barındıran Terkos Havzası, İstanbul’un en eski su kaynaklarından biridir. Havza, büyük bölümü İstanbul ili sınırları içinde yer alan Çatalca Yarımadası’nın kuzeyinde yer alır. ÖDA (Önemli Doğa alanı), batıda Kırklareli sınırları içinde Kıyıköy kıyılarına kadar devam eder. Havzayı batıda Istranca Dağları, doğuda ise Terkos Gölü sınırlar. Alanın büyük kısmı ormanlarla kaplıdır.

Habitatlar: ÖDA; barındırdığı ormanlar, fundalıklar, tatlı su ve kumul ekosistemleriyle zengin bitki örtüsüne sahiptir. Orman bitki örtüsünün yaygın olduğu ÖDA, Türkiye’nin tek parça halinde uzanan en büyük baltalık ormanlarına ev sahipliği yapar. Ormanlık alanlar içindeki kurak tepelerde ve güney yamaçlarda fundalıklar bulunur. Gölün kirlenmemiş doğası, havzadaki iyi korunmuş doğal yaşam ortamları nadir bitki türleri içeren son derece zengin bir sulak alan sisteminin ortaya çıkmasına neden olmuştur. ÖDA’nın orta bölgesinde yer alan Danamandıra Gölleri, fundalık ve baltalık orman alanı içinde yer alan nadir asidik sulak alanlardan biridir.

Türler: Alanda yaşayan 17 bitki taksonu ÖDA kriterlerini sağlamaktadır. Bu taksonların büyük bir kısmının nesli küresel ölçekte tehlike altındadır.

ÖDA’da üreyen önemli su kuşlarının başında pasbaş pakta (Aythya nyroca), küçük orman kartalı (Aquila pomarina), küçük balaban (Ixobrychus minutus) ve alaca balıkçıl (Ardeola ralloides) gelmektedir. Nesli dünya ölçeğinde tehlike altında bulunan Sibirya kazı (Branta ruficollis), ak kuyruklu kartal (Haliaeetus albicilla) ve büyük orman kartalı (Aquila clanga) bölgede az sayıda kışlamaktadır. Göl kış aylarında aynı anda 10 binden fazla su kuşu barındırır.

Alandaki önemli memeli türlerinin başında uzunayaklı yarasa (Myotis capaccinii), Akdeniz nalburunluyarasası (Rhinolophus euryale), beyaz kesicidişli körfare (Nannospalax leucodon) ve Avrupa gelengisi (Spermophilus citellus) gelmektedir. Ayrıca Motor Deresi çevresinde susamuru (Lutra lutra) görülmektedir.

Terkos Gölü, amfibiler açısından da önemlidir. Bu türler arasında kırmızılı kurbağa (Bombina bombina) ve pürtüklü semender (Triturus karelini) yer alır.

ÖDA, dar yayılışlı Somatochlora borisi adlı kızböceği türü için küresel ölçekte önem taşır.

Alan Kullanımı: Terkos Gölü, İstanbul’un en önemli içme suyu kaynaklarından biridir. Terkos Havzası’ndaki yerleşimlerin temel ekonomik faaliyetleri tarım, hayvancılık ve ormancılıktır. Gölün batı ve güneydoğusunda yer alan tarıma ayrılmış alanlar daha çok yerleşim birimlerinin etrafında ve az eğimli akarsu vadileri boyunca uzanmaktadır. Özellikle baltalık meşe ağaçlarının yoğun olduğu sahalarda odun kömürü üretimi dikkat çekmektedir. ÖDA, yakın tarihe kadar ulaşımın güç olduğu kuzeybatısı dışında büyük ölçüde baltalık orman olarak kullanılmaktaydı. Karaburun ve Ormanlık plajları yaz aylarında turistler tarafından yoğun olarak ziyaret edilir.

Tehditler: Alanda bilinen en ciddi tehdit, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İSKİ) Istranca Dağları’ndan su getirmek amacıyla 1990’lı yılların ortalarında başlattığı projedir. Bu kapsamda, Kazandere, Sultanbahçe, Cilingöz, Kuzuludere, Düzdere ve Terkos barajları inşa edilmiş, Büyükkılıçlı ve Yoncalı barajlarının ise master planları tamamlanmıştır. Proje gerek inşaat aşamasında gerekse tamamlanan barajların su rejimini değiştirmesi nedeniyle doğal habitatlar üzerinde büyük bir tahribat meydana getirmiştir. Barajlara erişim amacıyla açılan ve eni 40–100 metre arasında değişen yol, orman alanının büyük bölümüne zarar vermiş, bölgedeki canlıların yaşam alanlarını parçalamış ve ÖDA’nın iç kesimlerine ulaşımı kolaylaştırmıştır.

Barajlardan elde edilen içme suyu önce Terkos Gölü’ne aktarılmakta ve gölün su seviyesinde ve ekolojik yapısında ciddi değişikliklere sebep olmaktadır. Alandaki bir diğer tehdit ise Terkos Gölü yakınlarındaki ikincil konutlardır. Yeni imar taleplerine mevzi imar planları yoluyla çözüm getirmeye çalışılmakta, ancak bu durum plansız yapılaşmayı daha da artırmaktadır. Yasadışı avcılık alandaki diğer bir sorundur.

Koruma Çalışmaları: Alanda bulunan yerel sivil toplum kurumları gölün kirlilikten korunması ve yerleşim taleplerinin önüne geçilmesi amacıyla farklı etkinlikler yürütmektedirler.