Tilkiler Köprüsü ve Monyak Kalesi

Tilkiler (Lisitsite) Köyü, Studen Kladenets Barajı kıyısında - yemyeşil çayırlar ve meşe korulukları arasında - Kırcaali kasabasına sadece birkaç kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Köy, büyük şehre olan yakınlığına rağmen ona giden bir yol olmadığı için medeniyetten yaıtılmış gibidir. Oraya gitmenin tek yolu, baraj üzerinde tekne ile veya su üzerinde 260 metrelik kablo destekli bir asma köprüden geçmektir. 
Studen Kladenets Barajı üzerindeki asma köprü 1974 yılında inşa edilmiştir ve Bulgaristan'daki en uzun asma köprü olarak biliniyor. Sütunlar arası uzunluk 260 metredir ve genişliği yaklaşık bir metredir. Arda Nehri'ne kurulan barajın en dar kısmında inşa edilmiştir. Lisitsite köyüne tek erişim yolu olan asma köprü 1993 yılında sel nedeniyle yıkıldı ve bir yıl sonra tekrar onarıldı. 1999 yılında tekrar elden geçirildi.
Konstrüksiyonu askılı olup, emniyet korkulukları ana halatlar üzerindeki dikey askılar vasıtasıyla tutturulmuştur. Köprü tabanı, her iki taraftan 40 adet çelik halat ile tutulur. Ahşap levhalar döşemenin taşıyıcı elemanlarıdır. Seyahat yazarlarının çeşitli metinleri ve blogları, köprünün modern teknik gereksinimleri karşılamadığını ve durumunun iyi olmadığını belirtiyor. Ben yürüyerek geçmekte bir sakınca görmedim. Tabandaki tahta levhalar arasında boşluklar bulunan sallanan bir köprüde 260 metre geçmenin korkutucu fikrine rağmen, manzaranın etkileyici bir parçası haline geldiğini inkar edemeyiz.
Köprüye, Shiroko Pole (Sürmenler) Köyü'nden veya demiryolu hattıyla, "Demir Kapı" istasyonunda inip Shiroko Pole yönünde devam ederek ulaşılabilir.
Bölge son derece güzel. Köprü üzerinden Studen Kladenets barajının güzel bir manzarası var ve karşımızda ortaçağ kalesi Monyak'ın sarp kayalıkları yükseliyor. Köprüden sonra turistler genellikle Monyak kalesine yönelirler.
Ortaçağ kalesi Monyak, Studen Kladenets Barajı'nın yukarısında Altıncı Kale adı verilen bir zirvede yer almaktadır. Zirve - köylülerin diliyle Asar(Hisar) - dağların, vadilerin, yamaçların ve barajın nefes kesen manzarasını sunar. Köprü bugün dağ manzarasının ayrılmaz bir parçasıdır.
Kale duvarı, sekiz duvarlı kule ve su depolarından oluşan Monyak'ın kalıntıları, 12. yüzyılda çok daha eski bir binanın - bir Roma kalesinin temelleri üzerine inşa edilmiştir. Dış kale duvarının korunan kısmı 270 m'den daha uzun olup, yer yer yüksekliği 7-8 metreyi bulmaktadır. Kireç ve kum kaynaklı taşlardan yapılmıştır. Kulenin yüksekliği yaklaşık 3-4 metredir. Altıncı Kale'nin toplam alanı 18.000 metrekaredir.
Kaleye 4 km uzaklıkta bulunan Shiroko Pole köyüne tren yolu üzerinde bulunduğu için kolaylıkla ulaşılabilmektedir. Köyden kaleye, özel bir tabela ile işaretlenmiş iyi biçimlendirilmiş bir yol var. Arazi yer yer diktir.

Zvezdelina'nın İshakkuşları

İshakkuşu Nedir?

İshakkuşu, 20 cm boyunda ufacık, fakat oldukça güçlü, şirin bir baykuş türü. Avrupa’nın ve Asya’nın çoğu bölgesinde görülebilen bir tür. Genellikle yerel halktan çok kuş gözlemcileri tarafından gözlemlenebiliyor çünkü tam bir kamuflaj ustası. Bir ağaç gövdesinin yakınında tünediğinde neredeyse tamamen görünmez oluyor. Amatör bir doğa sevdalısı onun görünüşünden çok sesine aşinadır. ‘’Küçücük kuştan nasıl böyle bir ses çıkıyor?’’ dedirten bir sesi vardır, gecenin karanlığında yankı yapar. Sesi kesintili ve güçlü bir siren sesine benzeyen karakteristik bir sestir, türün İngilizce ismi (Scops Owl) bu sesten gelmektedir.
Oldukça güçlü bir baykuştur, neredeyse kendi boyundaki tarla farelerini yakalayabilir ve afiyetle yiyebilir. Fakat genellikle yakalaması daha az zahmetli ve daha bol olduğundan böcekle beslenmeyi tercih ederler. Diğer baykuşlar gibi açık alanda uçarken neredeyse hiç ses çıkarmaz, kapalı bir alandayken bile kanat seslerini duymak neredeyse imkânsızdır. Avlanırken de bu yeteneğinden faydalanır.
Yuvasını oyuklara yapar. Bu oyuklar genellikle ağaç gövdelerinde olsa da (Foto 1) elektrik direkleri gibi alternatif yuvalama alanlarını da kullanabilir.  (bkz. Foto 2). Bu yuvaların içinde 3 ya da 4 yavru büyür. Aşağıda göreceğiniz yuvada ise büyük olasılıkla 3 yavru var…
 

Zvezdelina'nın İshakkuşları

Anne İshakkuşu aynı akşam onlarca kez tekrarladığı çekirge avından karanlıklar içinde çıkageldi. Doyurması gereken karınları aç, belki gözleri daha da aç yavruları olduğu için geceleri dur durak bilmiyordu. Bir elektrik telinde tünerken etrafa göz gezdirdi (Foto 3) ve içi oyuk bir elektrik direğinin içindeki yuvaya sessizce daldı. Yuvaya girmesiyle çıkması bir olmuştu, yuvanın içinde ebeveynlerinin getirdiği avı parçalamak için çırpınan canavarların olduğunu tahmin etmek hiç de zor değildi.
İshak çifti benim bu sahneyi defalarca kez izlememe ve fotoğraflamama alışmış gibiydiler. Gerçi ara sıra yuvanın ağzından bana dik dik bakıyorlardı ama varlığımı pek umursamadıkları kesindi. Yuvanın içinde bu kadar hareketlilik varken benimle ilgilenme lüksleri de yoktu zaten, yuvanın dışına çıkarken hiç soluklanmadan başka bir çekirge getirmeye gidiyorlardı.  İnsan yuvanın içindeki canavarları yakından görmek istiyordu.
Ancak gün ışığında bu canavarların küçük, sevimli, beyaz tüy topakları oldukları ortaya çıktı. (Foto 4) Yuvadaki ebeveynler yavruları biraz güneş ışığı almaları, biraz da içinde yaşadıkları dünyayı tanımaları için gün içinde iki yavruyu sırayla dışarı ittiler. Ama sanırım serçeler ve diğer ötücü kuşlar için bu yavrular pek de sevimli değillerdi. Etraflarına üşüşüp ishakkuşu yavrularını taciz ediyorlardı. Ne de olsa büyüdüklerinde bir yırtıcı olacaklardı ve serçelerin onlardan korkmaları gerekecekti, aynı zamanda yakınlarda yuvaları ve savunmasız yavruları da vardı. Tabii serçelerin yuvanın etrafında dolaşmasında genç ishakkuşlarına gözdağı vermenin yanı sıra merakın da büyük payı vardı. Yavrular dışarda olmasalar bile yuvanın etrafında sürekli 3-5 serçe oluyordu. Yuvanın içindeki yavrulardan gözlerini ayırmıyorlardı, hatta birkaç serçenin yuvanın içine girdiklerine bile tanık oldum…
Bu ishakkuşu yavruları bu yazın sonlarına doğru yuvadan ayrılacaklar. Umarım hepsi sağlıklı bir birey olarak gelişir ve hepsi hayatta kalır. Bu yuvadaki hareketliliğe tanık olduğum için kendimi oldukça şanslı hissediyorum. Bizim evin balkonundan bir ishakkuşu yuvasını izlemek gerçekten apayrı bir keyifti. Bu yazıyı şu an Türkiye’den yazıyorum, Zvezdelina’ya yani Kayaaltı Köyü'ne döndüğümde yavrular büyük ihtimalle yuvadan ayrılmış olacaklar. Ama belki onları son bir kez daha görüp onların bu yuvanın etrafındaki ilk ve son uçuşlarına tanıklık edebilirim…